Anlık olaylar, fikirler, gudik ismail vs...
Sun, 30 Apr 2006
Rashit'i ilk albümlerinden beri takip ederim. Şimdiye kadar çıkardıkları albümler her seferinde o sırada kullandığım müzik çalma aygıtında (walkman, mp3 player vs...) uzun süre yer etmiştir. İlk albümleri gerçekten kaliteli, "yerli malı yurdun malı" punk müziğin en başarılı örneklerindendi. Özellikle "Çok mu zor?" şarkısındaki darbuka vs... gibi enstürmanların son derece başarılı kullanımı etkileyiciydi. Bir "ilk albüm" için son derece başarılı bir albümdü.
Uzunca bir aradan sonra ikinci albüm "Adam Olmak İstemiyorum!" geldi. Bu albüm çok daha sert ve doğrudan hedefe yönelik bir anlamda "zehir gibi" şarkı sözleri içeriyordu. Bütün sert şarkı sözlerine karşılık albümün müzikleri, punk doğasına uygun olarak, son derece eğlenceliydi. Üstelik bu albümde darbukanın yanına saksafon gibi daha farklı enstürmanlar da katılmıştı. Bilmiyorum acaba kaç punk grubu vardır ki "Kuş sesleri ovalara yayılır" gibi bir şarkıyı alıp, punk yorumu yapıp üzerine de bu kadar başarılı sözler yazsın. Bu neşeli müzikler ve sert sözlerin yarattığı kontrastın mükemmelliğinden olsa gerek, albüm hemen "klasikler" rafımda bir yer elde etti.
Ve günümüze geliyoruz...
Herşey hürriyetim.com'un adını hatırlamadığım bir bölümünde Rashit röpörtajını okumamla başladı. Röpörtajda yeni albümlerinin çıktığından, albümün Sony etiketiyle çıktığından, ilk defa bir prodüktörle çalıştıkalrından bahsediliyordu. Kafamda alarm zilleri çalmaya başlamıştı. Galiba Rashit'i de kaybediyorduk... Birkaç saat sonra evimin yakınındaki bir alışveriş merkezinden albümü almıştım fakat hay, huy derken dinlemek bugüne nasip oldu.
Şimdi "Abi Rashit'te davayı sattı, yumuşadı" muhabbeti yapacağımı düşünüyorsanız yanılıyorsunuz. Bu tarz bir muhabbet ihtiyacı içindeyseniz sizi Güven Erkin Erkal'ın tarafına alalım.
Albüm benim için büyük bir hayal kırıklığı oldu. Hayır, sorun sözlerin eski zehir gibi halini yitirmesi değildi. Hatta sözlerde biraz yumuşamanın müziği daha dinlenebilir kılacağını düşünüyordum. Beni asıl üzen Rashit'in bir anlamda imzası olan o hareketli, kıpır kıpır ve çok sesli müziği terketmiş olmasıydı. Sözler yumuşamıştı, buna şüphe yok... Artık şarkılarında "Onlar adi birer hırsızlar, çünkü zengin oldular" yerine "Basit bir bahçıvanım ve hüzün ekiyorum bahçeme" gibi sözler geçiyor. Öte yandan bu yumuşacık sözlere arka planda bir saksafon veya oynak bir gitar değil gitarla tutulan son derece sıradan bir ritm eşlik ediyor o kadar.
İnsanların popüler, para kazanmaya yönelik albüm yapmalarına karşı değilim, fakat umarım Rashit istediği kadar parayı kazandıktan sonra tekrar o canlı, hareketli ve "farklı" müziğini yapmaya devam eder. Ben o zamana kadar bu sözleri tekrar edeceğim (Kuş sesleri ovalara yayılır melodisiyle söylenecek):
Kalp hastası
Çalışkan bir arıdır
Kalp hastası
Çalışmak zararlıdır
Aman bekle bankada, kuyrukta
Yürüme bin git arabanla
Çok acelen var senin aslında
Çalış, çabala kazan daha çok para
Not: Yazmaya başlarken Adam Olmak İstemiyorum albümü çalıyordu, Kısır Döngü ile başladık, Nakavt ile bitiriyoruz.
Sat, 29 Apr 2006
21. yüzyılda ben artık regexlerin içinde [A-Za-z0-9] görmek istemiyorum. Lütfen [[:alnum:]] kullanalım, kullandıralım. Buyrun bir de metinlerin içinden e-posta adresi ayıklama regexi:
[[:alnum:].-_]*@[[:alnum:]_-]*\.[[:alnum:]._-]*
Bu ara neden mi blog'a itina göstermiyorum? Sabah 10:00, akşam 12:00 çalışıyorum da o yüzden.
Mon, 10 Apr 2006
Sunucu: irc.eu.freenode.net, kanal: #fazlamesai, 10 Nisan 2006, 18:39 suları...
<conan^> ziplarken resimlerim meshurdur
Sanıyorum bir daha fotoğraf çekmeyeceğim... En azından levitasyon yeteneği kazanana kadar.
Thu, 06 Apr 2006
Son birkaç gündür e-posta trafiğimde ciddi bir azalma vardı. Önceleri sebebini anlayamasamda bir süre sonra kıllanıp procmail'e log tutturmaya başladım. Loglara bakınca anladım ki procmail ~/Mail dizinimin içindeki hiçbir dosyayı kilitleyemiyor, haliyle e-postaları yazamıyordu. Önce sorunu arayıp bulup ortadan kaldırmayı (bkz: search and destroy mode) düşündüysem de, bunun uzun zamandır denemeyi düşündüğüm e-postalarımı mbox biçiminden Maildir biçimine çevirme planım için bir fırsat olarak gördüm ve denemeye giriştim.
Bundan iki yıl önce ofiste UW-IMAP'ten Courier'e geçtiğimizde bol miktarda irikıyım mbox dosyasını Maildir'a çevirdiğim için bu işte tecrübeli sayılırım. Hemen eski dost mb2md'ye başvurdum. O da sağolsun beni kırmayıp tüm posta kutumu alt dizinleriyle birlikte maildir biçimine çeviriverdi.
Açıkçası mbox biçimi her ne kadar yerelde posta okumak için pratik bir biçim olsa da IMAP üzerinden erişim sözkonusu olduğunda Maildir'ın ciddi bir performans artışı getirdiğini gözlerimle görmüş oldum. Özellikle benim gibi bir ton e-posta listesine üyeyseniz ve bu listelerin bazılarında onbinlerce mesaj varsa Maildir çok ciddi bir performans artışı sağlıyor.
(setf *ukala-blogcu-mode* T)
Yani artık gönderdiğiniz e-postaları daha hızlı silebileceğim...
(setf *ukala-blogcu-mode* nil)
Peki madem ofiste daha önce kullanmıştım, neden iki yıl bekledim? Çünkü ofiste Courier kullanıyorduk ve Courier'den pek hoşlanmadığım için Maildir'a da pek yanaşmıyordum... Tabii
Dovecot'un Maildir ile bu şekilde uçuşa geçtiğini görünce fikrim değişti.
Not: Eğer posta kutularım bir daha böyle bir sorun çıkartırsa bu sefer aradan Cyrus IMAP'i atlayıp mesajları doğrudan PostgreSQL'e kaydeden bir mail sistemi kuracağım kendime. Delirtmeyin beni...
Not2: Dovecot'un mükemmel bir IMAP/POP3 sunucusu olduğunu, güvenliği temel ilke aldığını, MySQL, PostgreSQL ve LDAP ile çalışabildiğini, nefis bir SSL/TLS desteği olduğunu söylemiş miydim?
Sat, 01 Apr 2006
Conan başta olmak üzere bir çok insanın sürekli öVmesi üzerine geldiği gün, feci şekilde gaza gelerek V for Vendetta'ya gittim. Saat 21.15'te filme girdim, 23:45'te çıktım. Arada geçen 2.5 saatlik süreyi ise kısaca şöyle tanımlayabilirim: Muhteşemdi! Şu anda filmi izlemeyenleri düşünerek film hakkında en ufak bir ipucu Vermek istemiyorum. Tek söyleyebileceğim, benim gibi kırk yılda bir sinemaya giden, "çok güzel" seViyesinin altındaki filmler için harcadığı zamanı "boşa harcanmış" olarak gören biri olsanız dahi bir dakika daha düşünmeden mutlaka bu filme gidin. Harcadığınız her dakikaya değeceğinden emin olabilirsiniz.
Normalde blog girdilerimin içerisine resim koymak huyum değildir fakat bu sefer bir istisna yapacağım: