Uzun zamandır müzik hakkında birşey yazmadığımı farkettim, hep CL, hep GNU/Linux olmaz ki kardeşim... Arada değişiklik lazım.
Son beş yılda müzik zevkimin seyrettiği rotaya bakıyorum da, oldukça ilginç bir yol olmuş. 2000'de Heavy Metal'in iyi - kötü ayırd etmeden her türlüsünü dinlediğim zamanlar vardı... Ardından gitgide onlardan sıkılma, farklı şeyler dinleme dönemi. O dönemde Grup Yorum'dan Beethoven'a her telden dinlemişim. 2003'ün ortalarından başlayarak ise gitgide caz denen merete yönelmişim. Şimdilik oradayım. Kimbilir ilerleyen yıllarda ne taraflara gideceğim.
Bütün bunlar olurken farkettiğim birşey ise caz denen şeyin müzik dinleme alışkanlıklarınızda bazı değişikliklere yol açtığı. Dün uzunzmandır dinlemediğim bir şarkıyı (Chris Rea - Blue Cafe) dinlerken daha önce hiç dikkatimi çekmeyen bazı niteliklerin dikkatimi çektiğini farkettim. Müzikle dinlemekten başka bir ilişkisi olmayan ben, böyle şeyleri farketmeye başladıysam acaba bu işle ciddi ciddi uğraşasn insanların müzik dinleme şekli nasıl etkileniyordur acaba? Sanıyorum bu caz denen şey Lisp gibi, dinleyenin bazı şeylere bakışını etkileyebiliyor.
Neyse, fazla derine dalmadan yüzeysel bir insan olmaya devam edeyim. Hazır arkada Fiddler On The Roof çalarken şunu da yazayım. Zenginlik kavramını daha yiyi tanımlayabilecek olan varsa öne çıksın:
There would be one long staircase just going up And one even longer coming down, And one more leading nowhere, just for show.
Bir yıldan uzun süredir müzik hakkında yazmadıktan sonra yazacak sadece bunları bulabiliyorsam ya çok kötü bir müzik dinleyicisi, yada çok kötü bir blogger'ım demektir...
Not: Arkaplanda başlarken Fiddler On The Roof - To Life, biterken Far From The Home I Love çalıyordu
Not2: Jimmy Smith güzel bir insan...